Tanalp, 2009'dan bu yana yaşanan süreci şu sözlerle özetledi: "Asfuroğlu Grubu'na ait 17 bin metrekarelik arsa 3. derece SİT alanıydı. 2009'da SİT kurallarına uyarak otel projemizi başlattık. Bir yandan da Hatay Arkeoloji Müzesi konrolünde kazılar yapılıyordu. Mayıs 2010 başta büyük mozaikler olmak üzere eserler ortaya çıkmaya başladı. Emre Arolat'ın mimarlık ofisi yeni proje hazırladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan geçtikten sonra yeni projeyle otel inşaatımıza yeniden başladık. Arkeolojik kalıntının olmadığı 66 noktada kuyu açtık. Temel kazıkları elle açılan bu kuyulardan yükseldi. Otelin yüzde 90'ı çelik konstrüksiyondan oluştu. Bu özelliği ile Türkiye'nin ilk binası oldu."

Arkeolojik park için alan ayrıldığını, Necmi Asfuroğlu'nun adını taşıyan bir de Arkeoloji Müzesi yaptıklarını kaydeden Tanalp, "İnşaat tamamlanınca bu bölümler Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredilecek" dedi. 2009'daki ilk planda otelin 400 odalı planlandığını, yatırımın 35 milyon dolar öngörüldüğünü belirten Tanalp, "Proje müze otele dönüşünce oda sayısı 200'e indi. Yatırım bedeli de 120 milyon dolara çıktı. Otelin dışında ayrı bir müze girişi olacak. Buradaki kalıntılar M.Ö. 2. yüzyıla, Antiochia'nın ilk kurulduğu döneme uzanıyor. 5 katmanda 13 uygarlık var. Mozaik ve eserlerin üzeri açık olacak. Sadece yürüme yol ve köprüleri yapıyoruz" şeklinde konuştu.

Zemindeki platformun geçirgen yüzeyinde yer yer açılan yarıklar, saçakların altından avlunun ışık almasını ve arkeolojik kalıntılarla görsel bağın otelin hiçbir alanında kopmamasını sağlıyor. Kazı alanı üzerindeki köprü ve rampalarla mekân bir arkeolojik park olarak tasarlanıyor. Yerin çok altına kazıklar çakılı ve üstüne kompozit kolonlar var. Otelde bütün sosyal alanlar çatıda konumlandırılmış durumda. Restoranlar, gece kulübü, fitness, açık ve kapalı yüzme havuzlarını çatıya yerleştirilmiş.